29 Mayıs 2012 Salı

Kadın Erkek Eşitsizliği İle İlgili Sorumluluklarımız

Sosyal bilimlerde cinsiyetin incelenmesi son yıllarda bilhassa gelişen yeni yaklaşımlarla son derece popüler hale geldi. Önceleri biyoloji alanına giren ve insan vücudunun anatomik-fizyolojik yapısı itibariyle değerlendirme altına alan bilim adamlarının aksine Batı'da son zamanlarda artık bilişsel düzeyde yaşanan çoğulculuk ve geçişgenlik nedeniyle insan vücudu ve cinsiyet sosyal bilimler tarafından da incelenir hale geldi. Bunun önemli bir nedeni, biyoloji alanında yapılan yoğun ve nitelikli çalışmalar sayesinde fen bilimlerinin getirdiği açıklamaların sosyal bilimlerin sahasına da konu olması. Bunun en önemli örneği kendisi de aynı zamanda bir sosyobiyolog olan David Barash'ın getirdiği argümanlar.

Barash, kadının fizyolojik yapısında üremeye ilişkin faktörlerin erkeğin aksine daha değişik olduğunu söylemiştir. Kadının, fizyolojik yapısı itibariyle bir yılda ürettiği üreme hormonu, neredeyse erkeğin bir haftada ürettiği üreme hormonundan daha azdır. Dolayısıyla da cinsiyetin içerdiği hormonal denge ve buna ilişkin cinselliğe duyulan arzu kadında daha az görünmektedir. Kadın, hormonal gelişimi erkeğe oranla daha düşük seviyede tuttuğundan ötürü cinsellik onun için bir şehvet meselesi değil, istikrarlı alınması gereken bir ihtiyaç halini almaktadır. Ayrıca kadının doğasında bulunan anaçlık ve annelik gibi özellikler, kadını, üreme konusunda erkekten daha bilinçli hale getirmektedir. Buna mukabil erkeğin üremeye duyduğu aşırı ihtiyaç, fizyolojik temelli bir olgu olmakla birlikte, aynı zamanda bu fizyolojik temelin çok eşliliğe eğilim göstermesi olgusunu beraberinde getirmektedir.

Sosyobiyoloji, toplumsal davranışların biyolojik temelinin sistemli olarak incelenmesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder